Uzman Klinik Psikolog Aydan Gül

Kocaman Sevgiyle Başlayalım Yazımıza, ❤️
Bu sayfaya çok resmi, akademik ve birçok şeyi gizlenen, sadece güzel tarafları gösterilen bir yazı bırakmayacağım. Gayet samimi, kimi zaman güldüren, kimi zaman hüzünlendiren bir Aydan, bir kızın hayat başarısındaki yolunun hikayesini anlatacağım. Ben 2 diplomadan daha fazlasına sahibim… İnsanların çoğu kendini değerli görmek için nesnelere ihtiyaç duyar ama insan zaten doğduğu andan itibaren çok zengin ve değerlidir. Onu kötü/çirkin veya iyi/güzel hale koymak kendisinin elindedir.
Ve…

Kader Gayrete Aşıktır...

Evet, ben Aydan, sadece Aydan hiçbir isme unvana ihtiyaç duymadan…

Ben Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde doğdum. Sorsanız, zerre sevmem orayı ☺ Annem babam birbirine aşık olup evlendikleri için ben bir aşk çocuğuyum. Bu yüzden mi bilinmez, lakin benim için Aşk/Sevgi kavramları oldukça önemlidir ve insanların hayatında olmazsa, hayatın tadını/anlamını kaçırmış olduğuna inanırım.

Beni tanıyanlar bilir. Hastaneler 2. Evi olan bir kız çocuğuydum. Şuanda da pek değişmiş değil bu durum. Ben ölünceye kadar benimle olacak bir hastalığım bulunmakta. Doğuştan göz kapağı düşük olarak doğmuşum. Bunun nedenin Ebe hatası olduğu belirtilmiş ve 7 yaşında ameliyat olmam gerektiğini söylenmiş. Fakat ilk ameliyatımı 4,5 yaşında oldum. Düşünülene göre erkek kardeşimi çok kıskanmışım ☺ ailemin ona gösterdiği ilginin fazla olmasını nitelendirdiğim için çocuk kalbimle, bedenimde kasık fıtığı diye bir durum oluşmuş.

Aslında, burada duyguların bedene nasıl etki ettiğini görebiliriz.

Küçük bir çocuk olsan da psikolojinin biyolojiye etkisi gayet açık…

Şimdi burada diyesim var: “Hani nerede o Psikoloji Bilimine inanmıyorum diyenler?” ☺

Tabi, ailemin kardeşime olan ilgisi benim algımdan oluşuyor. Annem: “Öyle bir şey olmadığını, kendimin bunu bu şekilde içselleştirdiğimi” söyler. Premier İmmun Yetmezi hastası olduğum için ve bu hastalığımın bulunması üniversite zamanlarıma kadar sürmesi nedeniyle her sene muhakkak günlerce hastanede; doktorlar ve hemşerilerle geçirirdim. Benim için eğlenceli bir yanı vardı.

Hem hastaneye yatınca çikolata geliyordu. ☺

Tedavilerin daha derinden araştırılmaya başlanması 14-15 yaşında başladı.

Hayatta en sinir olduğum şeylerden biri öksürünce; “Hasta mısın?” diye sormalarıdır.

Biraz da bıkmışlık…

Ben de o dönemde boğulurcasına öksürüyordum ve bunun nedenini öğrenmek için araştırmalar başladı. Aslında burada bu sağlık süreçlerini anlatmamın sebebi;

“Hayattaki en büyük başarısı YAŞAMAK olan bir kız çocuğu olmam…

İnsanın hayat başarısı zayıfsa aldığı her diploma sadece belge olarak kalır. Aynı mesleğe sahip olmalarına rağmen neden diğeri daha başarılı oluyor?

Zeki veya akıllı olduğu için mi?

Hayır…

Daha çok çalışıp, akıllıca hareketler ettiği için. Yani bir nevi hayatı anlama başarısı…

15 yaşına kadar baktığımda, çocukluğum ne kadar akran zorbalığı ile geçse de, eğlenceli ve keyifli hatırlıyorum. Biraz haylaz bir öğrenciydim. Bu da burada sır kalsın; Okul benim için gereksizdi. ☺

Ta ki; 15 16 yaşımda hayatımı değiştiren köşe yazısına kadar…

Okuldayken bir gazetede, bir köşe yazısı buldum ve onu okudum. O okuduğum köşe yazısı, beni etkilemiş ve edindiğim bilgiler bana yetmemişti. O zamanlar daha fazla bilgiyi alabilmenin üniversitede olduğuna inanırdım. Aslında bu biraz da küçük bir şehirde yaşamanın verdiği bir durumdan kaynaklanıyordu galiba.

Çocukken dünya çok büyük oluyor…

İdeallerim hayallerim ortaya çıktı. Bambaşka bir hayat istemeye hayalini kurmaya başladım. Hani ailenin, aile dizimini değiştiren, yani kaderini değiştiren biri olur ya,

İşte o kişi tam da bendim…

Yani: “Armut Dibine Düşmedi”

Haylaz bir öğrenci olduğum için söylediklerime kimse kulak asmadı. ☺

Haklıydılar…

Onca zaman haylazlık yapan bir Aydan vardı. Kitapların içine dalmıştım.

Bulup okuyabildiğim bir sürü kitap…

İşin güzel tarafı; içlerinden ayrıştırarak bilgileri alıyor ve ona göre kendime bilgi ediniyordum. Psikoloji, insanları gözlemleyerek öğrenilir en güzel. Buna derslerde süpervizyon denir. Ben de insanları izlemeye başladım. Ama anlamıyordum, insan kendisini tanımazsa başkalarını tanıyamazdı. O yüzden ilk önce kendimi tanımam lazımdı. Kendi analizlerimi yapmaya başladım. Düşünüyordum:

“Ben böyle hissediyorsam insanlar da böyle hissedebilirdi veya böyle davranabilirdi” Sonuçta; davranışlar düşüncelerin ve inançların oluşan şeyler değil miydi?

Psikoloji ile yolculuk seyrimiz bu şekilde başladı. Aslında kendi sürecimden, yani 6 7 yıl kendim de terapi aldığım için,

“Ki bu iyi bir terapist olabilmek için oldukça önem içerir. Kendi bilgilerim, deneyimlerimle birlikte bu aldığım terapiler sayesinde, kişinin gözüne bakınca hangi duruma neden sahip olduğunu direk görebiliyorum”

insan analizlerimin 7-8 yaşında başladığını keşfediyorum. Bu yüzden şakayla ukalalık yaparak;

“Ben çekirdekten yetişmeyim” diyorum ☺

Hakikaten tek mütevazi olamadığım konu bu galiba: “Mesleğim.”

Ailemle başka şehre gitme, ideallerimi gerçekleştirme konusunda çok çatıştık. Özellikle babam beni yanından ayırmayı hiç istemedi. Üniversiteye gidemezsin demiyordu ama benim istediğim yerde ve şekilde okuyacaksın diyordu. Ben hep dik kafalıydım ve istediğim olacaktı. O yüzden babamla sınavım çok olmuştur. Her zaman inandıklarımız ve istediklerimiz çatışmıştır. Daha önce de belirttiğim gibi:

“Ben Ailenin, Aile Dizimini değiştirenim.”

Biz bu şekilde zıt düşerken, üniversite hazırlıkları sırasında çok ağır bir hastalığa yakalandım.

Şuan bile hatırlayınca durup düşündüren ve uzaklara daldıran bir hastalık…

O yaşta, küçük denilebilecek yaşta ölümle yüz yüze gelmiştim.

Ölüm burnumun ta dibindeydi…

Benim ölümümü beklediklerinden haberim yoktu. İçimde tek bir istek ve tutku vardı;

İdeallerimi hayallerimi gerçekleştirmek…

O kadar acıdan kıvranırken, nefes almakta bile zorlanırken, doktorlar bile çaresiz kalıp hiçbir tedavi uygulayamazken, ben; “Çıkarın beni buradan sınava hazırlanacağım” diye doktorlara kızıyor bağırıyor ağlıyor ve onlara küsüyordum. En son doktorlar, dayanamayıp evime gönderdiler. Yalnız 1 ay süren bir üniversite hastanesi süreciydi. Eve gelince yakınlarımın bana bakışını ve yaklaşımını görünce, gerçekten ne kadar hasta olduğumu anladım ve biran duruldum. 1,5 ay sonra tekrardan doktora gidince iyileştiğimi gördü doktorlar ve hayret içinde kaldılar. Oysaki onlar, benim için çok başka bir sonuç bekliyormuş.

Ya ölüm, ya da büyük kalıcı bir hasar…

Ama bende ikisi de olmadı. Şayet bende o istek arzu olmasaydı, annem de bana o kadar iyi bakmasaydı, şuan en az 10 yıllık bir ölüydüm. İyileşmiş gibi oldum ama üniversite hayali yine bir hayal olarak kalmıştı. 40 binin içine girdim o sene, lakin benim istediğim olmamıştı, ailem de artık hastalığım nedeniyle daha fazla tedirgindi. Herkes vazgeçtim zannederken, yeniden üniversite sınavına girdim ve Isparta’yı kazandım. Güç bela ikna ettim ailemi. Fakat tam finaller başlarken kan tükürmeye başladım ve geri dönmek zorunda kaldım.

Bir üniversiteye başlamak ve bitirmek hiç kimse için bu kadar zor olmamıştır herhalde? ☺

Psikolojik olarak gerçekten çok zorlanıyordum artık. Sabrım dayanma gücüm oldukça azalmıştı. Aradan 1 2 yıl geçti veya geçmedi. Elimde 1 valiz, cebimde az bir miktar parayla İzmir’e yerleştim.

Doğduğum ve doyduğum şehre…

Daha sonra İzmir Ekonomi Üniversitesine yerleştim. Okulda, yurtta bursluydum. Okulun muhasebesinde öğrencilere tanınan hak nedeniyle çalışıyordum. Her şey yolunda ve istediğimden daha fazlaydı. Sonunda o kadar hastalık geçirmeme neden olan hastalığımın adı da bulunmuştu.

Ta ki; İzmir Ticaret Odası Başkanı değişene kadar…

Yönetimi zalimler ele geçirmişti. Ben destek burslu da olduğum için bursumu elimden almışlardı. Okul fiyatları ciddi bir şekilde artırılmıştı. Onca maillerime, dilekçelerime rağmen yeni başkan, beni asla ciddiye almadı ve okulum yarım kaldı.

Hayatımın en kötü insanı olur kendileri…

Çok uğraştım ve sonra öğrendim ki, o zamanlar Şehit Fethi Seki’nin oğluna verilen bursu da alacakken araya Vali, girip engel olmuş. Yani yönetim, baştan aşağı değişmiş ve birilerine güç gösterisi yapmıştı ve burada yananlardan biri de ben olmuştum. Demiştim dimi?

Bir lisansı bitirmek bu kadar zor olur mu? diye ☺

Yapacak bir şey yoktu. Vazgeçtim mi? Asla…

Vazgeçersen kaybedersin…

Yön değiştirdim. İstanbul’a gittim, ilk önce çalıştım sonra sınava girdim. İstanbul’da bir okulu burslu olarak kazandım. 2 yıl içinde fazla fazla ders alarak mezun oldum.

Evet, ben sonunda mezun olabilmiştim. ☺

Gülüyorum şuan bu duruma ama emin olun çok yorucu ve üzücü bir süreç geçirmiştim. İzmir üniversite zamanlarında, 2 tane proje yaptım. “Geyiklife” ve hala devam eden “Gülümse ki Gülümset” projesi. Dil eğitimi için İngiltere’ye gittim. Hayata bakış açımı değiştiren bir deneyim oldu. Geyiklife projesi yatırımsal sebeplerden dolayı devam edemedi. Fakat beni oldukça geliştiren bir proje oldu. İstanbul’dan mezun olduktan hemen sonra Yüksek Lisansa başladım. 1,5 dönemde Klinik Yüksek Lisansımı 3,5 yüksek onur belgesi ile tamamladım. Bu arada birçok eğitim aldım ve stajlara katıldım. Mesleğim konusunda şu eğitimleri aldım, şu belgelerim var diye kendimi öne çıkarmayacağım.

Daha önce de belirttim ben 2 diplomadan ve birkaç belgeden çok daha fazlasıyım. Onlara sadece yasal olarak ihtiyacım var.

Bir insanın benimle yolunun kesişmesi onun baştan aşağı yenilenmesi yeniden doğmuş gibi olması demektir…

Şuan ise İtalya Milano’da Ph.D yapma ve öğretim görevlisi olma yolunda ilerliyorum. İngilizce dilimin yanında İtalyanca öğreniyorum.

Evet, ben başardım…

Buraya kadar okuduysan, eminim beni merak etmişsindir. Evet, birçok badire atlattım birçok bedel ödedim ve zorlu yollardan geçtim ama bir gün bile tutkumdan vazgeçmedim. O kadar şey olurken, kendimi keşfetmekten ve geliştirmekten, yeni şeyler öğrenmekten, kendime yeni şeyler katmayı, olgunlaşmayı hiç bırakmadım.

Evet, ben başardım…

Ve diyorum ki ben başardıysam bir insan olarak sen de başarabilirsin. Seni de kendi kaderini, kendin yazmaya davet ediyorum. Bunun için, seninle bu yolda yürümeye hazırım.

Evet, ben baştan aşağı kaderimi kendi ellerimle şekillendirdim, asla kabullenmedim.

İstediğim hayatı istediğim her şeyi yaşadım, yaşıyorum ve yaşayacağım.

Hatasıyla yanlışıyla, doğrusuyla güzelliğiyle, günahıyla sevabıyla…

Şimdi yeni bir döneme başlıyorum.

“Gülümse ki Gülümset” projemde bahsedilen çınar ağacı olma yolunu tamamladım.

Şimdi ise fayda sağlama zamanı…

 

Hayatta ki en büyük hayalimi sorarsanız?

 

Öldüğümde arkamda Nobel ödülüne layık görülmüş, ilim ile bilimi birleştirebilmiş, insanlığı aydınlatan ve fayda sağlayan bilgiler içeren bir kitap bırakmak…

 

Emin Olun Ve Unutmayın Hiçbir Başarı Tesadüf Değildir.

Nefes Aldıkça Umut Vardır…
Uzman Klinik Psikolog Aydan GÜL